İster beyaz yakalı, ister girişimci ya da öğrenci olalım, mevcut koşulları inkar etmeden Covid'in zorunlu kıldığı değişimi en hızlı şekilde idrak edebilmek hepimizin modern insan olarak en önemli görevlerinden biri.
Koronadan
önce beyaz yakalılar olarak
ofise ya da iş yerimiz
neresi ise oraya giderdik.
Şimdi ise bu paradigma
180 derece değişmiş durumda.
İş evimize geliyor
ve bizler gibi hazırlanarak
ya da yolda vakit harcamıyor.
Gözümüzü açtığımız
an iş başlamış oluyor ve
tüm hayatımızı ele geçirme
eğiliminde.
Hayatımızda uzun boş zamanlar
kümesi yok, aksine
bütün zaman aralıklarına
sirayet eden bir iş kavramı
var. Ben buna zaman karmaşası
diyorum.
Mesaiye karşı kaybettiğimiz
zaman mücadelesi
gibi mekan mücadelesini
de kaybettik. Kendi evimize
mesai kavramı geldi
o turdu. Çoğumuzun yemek
masasının üstünde
elektronik aygıtlarımız,
bilgisayarımız, kulaklığımız
duruyor. Ya da kahve
makinemizi şirkete kiralamış
olduk. Şirket yemekhanesinin
bize sağladığı
yemeği şirketin bir çalışanı
olan kendimize sağlıyoruz.
Buna karşılık şirketimizden
mesai saatlerine
uyulmasını bile talep edemiyoruz.
Bence bunun
çözümü, işe net başlangıç
ve bitiş anları koymak ve
işi yönetilebilir birimlere
bölmekten geçiyor. Beyaz yakalı çalışanlar olarak
hayatımızdaki bir diğer
esaslı değişim ise hemen
her gün evlerimizden dahil
olduğumuz webinarlar,
sanal konferanslar kısacası
online’daki iş buluşmaları.
Peki bu etkinlikler beyaz
yakalı çalışanları fiziksel
dünyadaki havalı etkinlikler
kadar tatmin edecek mi?
Bana göre mevcut fiziksel
düzlemdeki bir şeyi online’a
taşıyamaya çalışmak
çok doğru olmayabilir.
Örneğin fiziksel dünyada
30, 60, 90 dakika olarak
kodladığımız toplantı sürelerini,
dijitale taşıyınca
bu toplanmalar çok uzun
olmaya başladı.
Çok şık toplantı salonlarında
lezzetli ikramlar eşliğinde
yapılan etkinliklere
katılan insanlar bugün
online’da anlattığınız aynı
içeriği masalarında duran
soğumuş çayları ve pijamaları
eşliğinde dinliyorlar.
Dolayısıyla anlattığınız
içeriğin ışıltısı belli oranlarda
sönüyor. Siz bunu ne ile
telafi edeceksiniz?
Her ortam kendi kurallarını
yaratır. Dolayısıyla online
etkinlikleri bu dünyanın
kodlarıyla tasarlamalıyız.
Süresiyle, içeriğiyle, etkileşimiyle
bunun yolunu bulmalıyız.
Tek başına içerik
hiçbir zaman kral değildi.
İçerik bir deneyimle birlikte
kraldı. Sormamız
gereken soru şu: Online
dünyada bu deneyimi nasıl
iyileştireceğiz? Biz sandığınız gibi
sadece bilgisayar
çocuğu değiliz
Bu dönemde Covid bizim işimizle ilgili birçok şeyi
fark etmemizi de sağladı.
.İş hayatının şirketler için
tek başına çıktı üretmek
için olmadığını, bunun
içinde sosyalleşmelerin,
iş arkadaşlarının, iş çıkışında
bir kahve ya da bir
kadeh bir şey içmek olduğunu
ya da flörtleşmek olduğunu
fark ettik. Bize işe
sadece çok sevdiğimiz
vazifemizi yapmak için
gitmiyormuşuz, bunu idrak
ettik. Bunlardan uzak
kaldık, şimdi bunları telafi
etmeye çalışıyoruz. Gün
içinde gerçekleştirdiğimiz
video konferansları çoğumuz
fazla ciddi bulduk.
Orada çok eğlenemedik. Burada imdadımıza Instagram
canlı yayınları
yetişti. Bu canlı yayınlar
ise sanki işten gelmişiz
de iş kıyafetlerimizi üzerimizden
çıkarmışız günlük
kıyafetlerimizi giyip,
spora ya da kafeye gidiyormuşuz
gibi hissettirdi.
Zoom’dan Instagram’a
geçişi de aynen böyle görüyorum. Öte yandan benim de kısmen
dahil olduğum video
konferans ve Instagram
canlı yayınlarına katılmadığı, işten kafasını
kaldırabildiği zamanlarda
yemek yapan bir beyaz
yakalı profili de var.
Yemeğimizi yapıyoruz,
ekmeğimizi mayalıyoruz.
Bu çabaların da bir anlamı
olduğu kanaatindeyim.
Evde kaldığımız bugünler
bir anlamda bizim kendimiz e
ve önceki nesillere bir meydan okuyuşumuz.
Biz sandığınız gibi sadece
bilgisayar çocuğu değiliz.
Biz gerekirse en temel insani
ihtiyaç olan ekmeği
dahi sıfırdan üretebiliriz
meydan okuyuşu bu.