Notasyon üzerine
Müzikte Otantiktlik günümüzde hala çok tartışılan bir kavram ve akım. Yazarımız, bir okurunun yolladığı mektuptan hareketle ‘aslına uygun icra’ kavramının ulaşılabilir bir hedef mi yoksa aslında bir yanılsamadan mı ibaret olduğu sorusu üzerine kafa yoruyor.
Geçtiğimiz ayki yazımın üzerine, Andante
okurlarından Sayın Onur Oğlakçıoğlu gerçekten
çok önemli bir soru yöneltti bana:
“Eserlerin bestelendiği dönemdeki gibi
çalınmasını amaçlayan akımın, modern
performansı eserlerin yaratılışına aykırı
olmakla, modern akımın ise diğerini günümüz
estetik değerinden uzak kalmakla itham
ettiğini; her ikisinin ortak özelliğinin ise
eserin tamamlanmış ve mühürlenmiş olduğunu
kabul etmeleri olduğunu belirtmişsiniz.
Ancak; günümüz değerlerinin ve estetiğinin
gözetilmesi gerektiğini düşünen modern akım
temsilcilerinin, eserin değiştirilemez ve tamamlanmış
olduğunu kabul etmekten ziyade
daha esnek ve yenilikçi olduğunu söylemek
gerekmez mi? ”
Bu soru, geçtiğimiz ay üstünde yeterince
durmadığım bir konuya işaret ediyor. Dolayısıyla
bu önemli soru çerçevesinde bir tartışma
geliştirme gerekliliği doğdu.
Bu yazıda sıklıkla iki kavrama değineceğim.
Bunlar İngilizcede ‘Historically Informed
Practise’ ve ‘Mainstream Practise’ isimleriyle
geçiyor. Türkçede, bildiğim kadarıyla,
bu akımları anlatan terimler bulunmadığı için bu yazıda bu iki akıma sırasıyla Tarihsel
Bilgiye Bağlı Akım ve Ana akım diyeceğim.
Tarihsel Bilgiye Bağlı Akım; çalınan dönem
enstrümanlarının kullanımı ve dönemin çalış
stillerinin araştırılması sonucunda, günümüz
yorumcularının müziğe bu bilgiye sadık
kalarak yaklaşmasını savunan bir akım. Nikolaus
Harnoncourt başta olmak üzere Gustav
Leonhardt, Frans Brueggen ve Anner Bylsma
gibi müzisyenlerin 1960’lı yıllarda o dönemin
egemen çalış şekillerine karşı oluşturdukları
bir akım bu. Ana akım ise günün baskın
değerlerine göre biçimlenmiş (hâkim) çalış
tarzını belirtmek için kullanılan bir terim.
Elbette, bu tanımlama biçimi son derece kategorize edici ve kısıtlayıcı. Bu akımları, birer
dogma olarak görmek yerine, bir spektrumun içindeki ögeler olarak değerlendirmek daha
gerçekçi olacaktır.